Kişisel Not
Bayadır roman ve hikaye türü okumuyordum. Kısa bir şeyle başlangıç yapmak istedim ve bir klasiği elime aldım. Küçük Prens. Hayatta dert edindiğimiz sayılar, görevler nasıl da karikatürize oldu birden. Küçük prens bize neyin önemli olduğunu hatırlattı. Sevgi… Ama insan nasıl bağ kurardı ki? Yüz binlerce gülün içinden nasıl birini seçebilirdi? Emek verdiğin gül senin gülündür, onu evcilleştirdin ve artık birbiriniz için biriciksiniz. Bunu görünce “Ne güzel!” dedim, Keşke hayattaki bağlar böyle basitçe kurulabilse, bağlanma mefhumunu zedelemiş biri nasıl evcilleştirilebilir. Evcilleştirilebilenlere lanet okudum çünkü evcilleştirilemeyenler zaten lanetlenmişti, bari adalet olsun. Çoklu evrenlerin matematiğinde analitik düşünen biri için bir sevgi bağı ne kadar da zor. Ne yapalım? Her şeyi sıfırdan öğreneceğiz. Nefes almayı, yürümeyi, bağlanmayı, sevmeyi. Bu saatten sonra zor değil mi? Elbette zor ama başka ne çaren var ki? Uğrunda ömrünü verebileceğin şey bu değil de ne?
Bir süre Fransa’da aynı topraklara bastığım Antoine de Saint-Exupery’ye bu güzel sohbeti için teşekkür ediyorum.
Göze Çarpan Bölümler
“Büyüklere “Pembe kiremitli, penceresinde sardunyalar, çatısında güvercinler olan çok güzel bir ev gördüm.” deseniz, o evi hayal etmeyi bir türlü beceremezler. Ama deseniz ki “Yüz bin liralık bir ev gördüm.” anında “Aman ne güzel!” diye haykırırlar” - Sayfa 19
“Bir gezegen vardı, kırmızı suratlı adamın biri yaşıyordu orada. Ömründe hiç çiçek koklamamış. Hiçbir yıldıza bakmamı. Hiç kimseyi sevmemiş. Sayıları toplamaktan başka hiçbir şey yapmamış hayatı boyunca. Ve o da tıpkı senin gibi bütün gün, ‘ Ben ciddi bir adamım! Ben ciddi bir adamım’ diye dolanırdı. Üstelik bundan gurur duyardı. Ama o bir adam değil, mantardı bana kalırsa!” - Sayfa 28
“Şimdi bakıyorum da zaten ben hiçbir şeyi doğru anlayamamışım. Onu konuştuklarıyla değil, yaptıklarıyla yargılamalıydım. O beni güzel kokulara boğuyor ve bir şekilde hayatımı aydınlatıyordu sonuçta. Kaçmamalıydım! O zavallı kurnazlıklarının ardında sakladığı yumuşacık kalbini görebilmeliydim. Çiçekler böyle tutarsızdır zaten! Ama ben onu sevmeyi bilemeyecek kadar gençtim o zamanlar.” - Sayfa 34
“Seni tabii ki seviyorum,” dedi çiçek. “Sen bunu hiç bilmedin orası ayrı. Bu tamamen benim hatam. Artık hiçbir önemi yok ya neyse… Ama sen de benim kadar ahmaklık ettin. Mutlu olmaya çalış…” - Sayfa 37
“Neden içiyorsun” ”Unutmak için.” “Neyi unutmak için?” “Utancımı unutmak için.” “Neyden utanıyorsun?” “İçiyor olmaktan!” - Sayfa 47
“Bir kağıda yıldızlarımın sayısını yazıp, bu kağıdı bir çekmeceye kilitleyebilirim demek.” “Hepsi bu mu?” “Yeter!” - Sayfa 51
“Yalnızca evcilleştirdiğin şeyleri tanıyabilirsin,” dedi tilki. “İnsanların artık hiçbir şeyi tanıyacak zamanı yok. Dükkanlardaki hazır ürünleri satın alıyorlar. Ama arkadaş dükkanı diye bir şey olmadığı için insanların hiç arkadaşı yok artık. Bir arkadaş istiyorsan, beni evcilleştirmelisin!” - Sayfa 74
“Siz benim gülüme benzemiyorsunuz, henüz hiçbir değeriniz yok bu dünyada,” dedi onlara. “Sizi kimse evcilleştirmedi, siz de kimseyi evcilleştirmediniz sonuçta.”…”Hoşsunuz ama boşsunuz” “Sizin için kimse ölmeyi göze almaz. Elbette yoldan geçen biri rahatlıkla gülümü size benzetebilir. Ama o kendi başına, sizin hepinizin toplamından daha değerli. Çünkü ben ona su verdim. Çünkü ben onu fanusun altına koyup korudum. Çünkü ben paravanla onu kolladım. Çünkü ben onun için tırtılları öldürdüm. Ben onun şikayet edişini, böbürlenişini ve hatta zaman zaman susmasını dinledim. Çünkü benim gülüm o.” - Sayfa 76
“Öz, göze görünmez” “Gülünü bu denli önemli kılan şey, onun için harcadığın zamandır.” “İnsanlar bu gerçeği unuttu. Ama sen asla unutmamalısın. Evcilleştirdiğin şeyden sonsuza dek sorumlu olursun. Gülünden sen sorumlusun.” - Sayfa 77
“Ne esrarengiz bir olay. Evrende bir yerlerde, daha önce hiç görmediğimiz bir koyunun gülü yiyip yemediği, Küçük Prens’i çok seven bizler için ne kadar da önemli.” - Sayfa 95